Blogumuzda boş konular hakkında yazılıp çiziliyor biliyorum ama bu haberi görünce yazmadan edemedim. Banu Kuday da kim diyebilir çoğunuz, çünkü dünya standartlarında olmasından dolayı övündüğümüz seslendirme sektörünün çalışanlarını bilmeyiz ne yazık ki. Kendisi de bir seslendirme sanatçısıydı, sıydı diyorum çünkü 2 gün önce hayatını kaybetti. Benim için en önemli eseri Closer filmi ile Banu Kuday'ı selamlıyorum.
Boş Bilgi: The Simpsons dizisinde yer alan seslendirme sanatçıları bölüm başına 250 bin $ alıyorlar.
29 Şubat 2008 Cuma
27 Şubat 2008 Çarşamba
Şok Şok Şok!
İstanbul'da yaşayan bir vatandaşımız bizi arıyarak Coldplay'ın Trouble şarkısının kendisi ile konuştuğunu iddia etti. Sevgilisinden yeni ayrılan O.Ç. isimli şahıs bu inanılmaz olayı bizim için belgeledi.
Coldplay - Trouble
canını yakacağım biliyorsun değil mi?
oh no, i see
kesinlikle canın acıyacak.
the spider web is tangled up with me
kapat istersen?
and i lost my head
and thought of all the stupid things i'd said
bana ne senin derdinden?
oh no, what's this?
ohooo
a spider web and i'm caught in the middle
daha da kötü mü hissetmek istiyorsun?
so i turn to run
and thought of all the stupid things i'd done
başlayalım o zaman.
and i never meant to cause you trouble
hayır onun hatası değil.
i never meant to do you wrong
bunu daha önce düşünecektin.
and ah, well if i ever caused you trouble
oh, no i never meant to do you harm
itiraf etmen hiçbir şeyi değiştirmez.
oh no, i see
hafif bir yanma hissediyormusun?
the spider web and it's me in the middle
güzel!
so i twist and turn
but here am i in my little bubble
sakın ama sakın! hayır! hayır! hayır!
singing out
i never meant to cause you trouble
evet gerizekalısın.
i never meant to do you wrong
evet dedim ya!
and ah, well if i ever caused you trouble
tabii ki salaklık sende.
oh, no i never meant to do you harm
evet anlasana artık çok geç.
they spun a web for me
Allah aşkına repeat'ten kaldır beni.
they spun a web for me
sana da bir faydası yok bana da.
they spun a web for me
ne olursun.
Coldplay - Trouble
canını yakacağım biliyorsun değil mi?
oh no, i see
kesinlikle canın acıyacak.
the spider web is tangled up with me
kapat istersen?
and i lost my head
and thought of all the stupid things i'd said
bana ne senin derdinden?
oh no, what's this?
ohooo
a spider web and i'm caught in the middle
daha da kötü mü hissetmek istiyorsun?
so i turn to run
and thought of all the stupid things i'd done
başlayalım o zaman.
and i never meant to cause you trouble
hayır onun hatası değil.
i never meant to do you wrong
bunu daha önce düşünecektin.
and ah, well if i ever caused you trouble
oh, no i never meant to do you harm
itiraf etmen hiçbir şeyi değiştirmez.
oh no, i see
hafif bir yanma hissediyormusun?
the spider web and it's me in the middle
güzel!
so i twist and turn
but here am i in my little bubble
sakın ama sakın! hayır! hayır! hayır!
singing out
i never meant to cause you trouble
evet gerizekalısın.
i never meant to do you wrong
evet dedim ya!
and ah, well if i ever caused you trouble
tabii ki salaklık sende.
oh, no i never meant to do you harm
evet anlasana artık çok geç.
they spun a web for me
Allah aşkına repeat'ten kaldır beni.
they spun a web for me
sana da bir faydası yok bana da.
they spun a web for me
ne olursun.
Hadi itiraf edelim
Biraz bayat bir genelleme gibi olacak ama; erkekler de romantik filmleri severler. Sevdiklerini itiraf etmedikleri veya etraftan laf gelir diye sinemaya gidemedikleri için film yapımcıları zeki bir hamleyle romantik filmlere komedi unsurunu da eklediler ki erkeklerin bir kaçış noktası olsun. Ha bi' de; Ve Tanrı DVD'yi yarattı!
+ Hadi şu filme gidelim hayatım.
- O ne ya öyle? Romantik film mi?
+ Ya romantik ama komikmiş de.
- Eh iyi madem, komikse gidebiliriz.
Adını çoğumuzun doğru telaffuz edemediği Eternal Sunshine of the Spotless Mind'ı sadece kadınlar mı bayılarak izledi? Closer filminin konusu açıldığında erkeklerin hepsi sadece "Off yavrum Natalie Portman'ın striptiz sahnesi neydi öyle?" mi diyor? Hadi canım sen de...
The Notebook (2004)
Film huzurevinde yaşlı bir adamın yaşlı bir kadına kitap okumasıyla başlıyor. Kitap bir panayırda tanışan Allie Hamilton ve Noah Calhoun isimli iki gencin yaz aşklarını konu alıyor. Filmde yer alan karakterler o kadar gerçekçi ve doğal ki kendinizi hikayenin akışına kaptırmamamnız elde değil.
BKB Notu: 8/10
Ma vie en l'air (2005)
Yine çok güzel bir Fransız filmi. Son zamanlarda Le Fabuleux Destin d'Amélie Poulain (Amélie) ve Jeux d'enfants (Cesaretin var mi aşka?) ile kendinden söz ettirmeye başlayan Fransız filmlerinin güzel bir örneği daha. Yer yer komik, yer yer romantik bu filmin en güzel taraflarından biri de hikayeden bağımsız gibi gözüken ama aslında çok önemli olan küçük ayrıntılara verilen değer.
BKB Notu: 8/10
+ Hadi şu filme gidelim hayatım.
- O ne ya öyle? Romantik film mi?
+ Ya romantik ama komikmiş de.
- Eh iyi madem, komikse gidebiliriz.
Adını çoğumuzun doğru telaffuz edemediği Eternal Sunshine of the Spotless Mind'ı sadece kadınlar mı bayılarak izledi? Closer filminin konusu açıldığında erkeklerin hepsi sadece "Off yavrum Natalie Portman'ın striptiz sahnesi neydi öyle?" mi diyor? Hadi canım sen de...
The Notebook (2004)
Film huzurevinde yaşlı bir adamın yaşlı bir kadına kitap okumasıyla başlıyor. Kitap bir panayırda tanışan Allie Hamilton ve Noah Calhoun isimli iki gencin yaz aşklarını konu alıyor. Filmde yer alan karakterler o kadar gerçekçi ve doğal ki kendinizi hikayenin akışına kaptırmamamnız elde değil.
BKB Notu: 8/10
Ma vie en l'air (2005)
Yine çok güzel bir Fransız filmi. Son zamanlarda Le Fabuleux Destin d'Amélie Poulain (Amélie) ve Jeux d'enfants (Cesaretin var mi aşka?) ile kendinden söz ettirmeye başlayan Fransız filmlerinin güzel bir örneği daha. Yer yer komik, yer yer romantik bu filmin en güzel taraflarından biri de hikayeden bağımsız gibi gözüken ama aslında çok önemli olan küçük ayrıntılara verilen değer.
BKB Notu: 8/10
26 Şubat 2008 Salı
Yaratıcılık # 3
Bu akşam mailime gelen bir "Forward". Aynen aktarıyorum.
Resmi Görmek İçin Tıklayın
Jakarta`da Levi`s`in Kurban Bayramı tebrik ilani...
Yaratıcılığın sınırları yokmuş demek...
Resmi Görmek İçin Tıklayın
Jakarta`da Levi`s`in Kurban Bayramı tebrik ilani...
Yaratıcılığın sınırları yokmuş demek...
25 Şubat 2008 Pazartesi
İntikam
Önce lütfen bu yazıyı okuyun. Kız arkadaşı Sarah Silverman ve Matt Damon'dan intikam almak isteyen Jimmy Kimmel, Matt Damon'ın yakın arkadaşı Ben Affleck'ı kafalar ve ortaya bu video çıkar. Video'da ayrıca Brad Pitt, Harrison Ford, Cameron Diaz, Macy Gray, Robin Williams, Don Cheadle gibi ünlü isimler de yer alır.
Tarih Tekerrürden İbarettir
And the Oscar goes to...
Oscar ödülleri bu sabaha doğru Amerika'nın Los Angeles kentinde düzenlenen törenle sahiplerini buldu (Haber bültenlerinin yüzde 90'ında bu cümle ile karşılacaksınız bugün). Eminim şimdiye kadar ödül alanları öğrenmişsinizdir zaten. Ben de blogumuzun görevini yerine getirmek amacıyla "Akademi Ödülleri ile ilgili gereksiz bilgileri" vereyim dedim.
* Oscar heykelciğini kazananlar bu ödülü satamazlar. Eğer ödülden kurtulmak istiyorlarsa ancak Akademi'ye 1 dolar karşılığında satabilirler.
* Akademi, 2007 itibariyle oy verecek 5830 üyeye sahiptir.
* Üç film 11 Oscar heykelciği birden almayı başardı. Bunlar; Ben-Hur (1959), Titanic (1997), ve The Lord of the Rings: The Return of the King (2003).
* Katharine Hepburn Oscar Ödüllerinde en fazla ödül kazanan oyuncu oldu (4).
* Meryl Streep ödüle en fazla aday gösterilen isim oldu. 14 kez aday gösterilmekle beraber 2 kere ödülü almayı başardı.
* James Dean ölümünden sonra iki kere Oscar'a aday gösterilen tek insan.
* Peter O'Toole 8 kez En İyi Aktör ödülüne aday gösterilmesine rağmen ödülü hiç kazanamadı.
* Jessica Tandy en yaşlı Oscar kazanan oyuncu oldu (80).
* Gloria Stuart ödüle en yaşlı aday gösterilen isim (87).
* Justin Henry 8 yaşında iken Kramer vs. Kramer (1979) filmiyle aday gösterildiği En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü ile birlikte Oscar tarihindeki en genç ödüle aday olan isim oldu.
* 22 yaşındayken Kate Winslet iki defa Oscar'a aday gösterilmiş en genç kişi oldu. Winslet aynı zamanda ödüle üç, dört ve beş kere aday gösterilen en genç insan olmayı başardı.
* John Mills'e , İrlandalı Kız (Ryan's Daughter) filminde oynadığı köyün sağır-dilsiz delisi 'Michael' rolü için 1971'de En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü verilmişti. Filmde rolü gereği tek kelime konuşmayan John Mills, ödülünü alırken konuşma yapmayıp bir reverans'la yetinmişti. Bu da Oscar ödüllerindeki en kısa kabul konuşması olarak rekor kitabına geçmiştir.
İmza: The King of Copy+Paste
Kaynak: wikipedia
* Oscar heykelciğini kazananlar bu ödülü satamazlar. Eğer ödülden kurtulmak istiyorlarsa ancak Akademi'ye 1 dolar karşılığında satabilirler.
* Akademi, 2007 itibariyle oy verecek 5830 üyeye sahiptir.
* Üç film 11 Oscar heykelciği birden almayı başardı. Bunlar; Ben-Hur (1959), Titanic (1997), ve The Lord of the Rings: The Return of the King (2003).
* Katharine Hepburn Oscar Ödüllerinde en fazla ödül kazanan oyuncu oldu (4).
* Meryl Streep ödüle en fazla aday gösterilen isim oldu. 14 kez aday gösterilmekle beraber 2 kere ödülü almayı başardı.
* James Dean ölümünden sonra iki kere Oscar'a aday gösterilen tek insan.
* Peter O'Toole 8 kez En İyi Aktör ödülüne aday gösterilmesine rağmen ödülü hiç kazanamadı.
* Jessica Tandy en yaşlı Oscar kazanan oyuncu oldu (80).
* Gloria Stuart ödüle en yaşlı aday gösterilen isim (87).
* Justin Henry 8 yaşında iken Kramer vs. Kramer (1979) filmiyle aday gösterildiği En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü ile birlikte Oscar tarihindeki en genç ödüle aday olan isim oldu.
* 22 yaşındayken Kate Winslet iki defa Oscar'a aday gösterilmiş en genç kişi oldu. Winslet aynı zamanda ödüle üç, dört ve beş kere aday gösterilen en genç insan olmayı başardı.
* John Mills'e , İrlandalı Kız (Ryan's Daughter) filminde oynadığı köyün sağır-dilsiz delisi 'Michael' rolü için 1971'de En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü verilmişti. Filmde rolü gereği tek kelime konuşmayan John Mills, ödülünü alırken konuşma yapmayıp bir reverans'la yetinmişti. Bu da Oscar ödüllerindeki en kısa kabul konuşması olarak rekor kitabına geçmiştir.
İmza: The King of Copy+Paste
Kaynak: wikipedia
Ders: Türkçe
"Türkçe'miz elden gidiyor" çığlıkları atılıyor uzun süredir. Dilimize giren yabancı kelimerden şikayetçi bu topluluğun haklı olduğu konular var elbette ama ben hala "akışına bırakmak" taraftarıyım. Çünkü dil dediğimiz şey Türk Dil Kurumu'nun göreve davet edilmesiyle kurtulacak bir şey değildir. Kendi yolunu yine kendisi bulacaktır.
Yabancı kelimeleri yazılarımda ve günlük hayatımda kullanmamaya özen gösteririm. Ama bu özen öyle uç noktalarda değildir, bir durumu veya neseneyi en iyi tarif edebilecek kelime yabancı bir kelimeyse onu kullanmaktan çekinmem. Bu konu hakkında birisi bir video hazırlayıp metacafe'ye koymuş bana da bunu size duyurmak kalmış.
Boş Yorum: Tamamına katılmamakla birlikte yine de haklı bulduğum noktaları çok.
Yabancı kelimeleri yazılarımda ve günlük hayatımda kullanmamaya özen gösteririm. Ama bu özen öyle uç noktalarda değildir, bir durumu veya neseneyi en iyi tarif edebilecek kelime yabancı bir kelimeyse onu kullanmaktan çekinmem. Bu konu hakkında birisi bir video hazırlayıp metacafe'ye koymuş bana da bunu size duyurmak kalmış.
Boş Yorum: Tamamına katılmamakla birlikte yine de haklı bulduğum noktaları çok.
Ben Ölmeden Önce
1998 yılında Raks Muzik yetkilileri "genç yeteneklere şans vermek lazım" diyerek 9 da 9 ismiyle bir albüm çıkarırlar. Albümde 9 farklı şarkıcının 9 şarkısı yer alır. Aslında güzel bir düşünce, "ya birisi tutarsa, köşeyi döneriz olm" stratejisi ile yapılmış olsa da başarılı olmadı proje. Bazıları barlarda sahne aldılar o kadar. Olmayınca olmuyor demek ki.
Aralarından sadece Fatih Erdemci'nin Ben Ölmeden Önce şarkısı umut vadediyordu. Ama o da bir süre Shaft'ta sahne aldıktan sonra ortalıktan kayboldu (şarkı barda sahne alır mı kuzum?).
Aralarından sadece Fatih Erdemci'nin Ben Ölmeden Önce şarkısı umut vadediyordu. Ama o da bir süre Shaft'ta sahne aldıktan sonra ortalıktan kayboldu (şarkı barda sahne alır mı kuzum?).
Sertab Gibi
Hala "Türkiye'nin en iyi pop şarkıcsı Sertab Erener" diyebiliyorsam bunun tek sebebi 1997 yılında yayınlanan "Sertab Gibi" albümüne duyduğum saygıdır. Ne yazik ki aynı albüm Sertab'ın en düşük satış grafiğine sahip albümüdür. Bu duruma bakarak "halkımız güzel müzikten anlamıyor" demeyeceğim elbette, bilakis bundan biraz da hoşnutum. Nasıl ki TNK grubunu herkes sevsin, blogu okuyan insanlar da tanısın içgüdüsüyle onlar hakkında bir yazı yazdıysam aslında bir yanım ünlü olmalarını istemiyor. Ne kadar az insan bilirse o kadar özel olacaklarmış gibi bir saplantım var işte, ne yapayım.
"Sertap Gibi" albümüne dönecek olursak; albümü Setab Erener ve Demir Demirkan birlikteliğinin ilk meyvesi olarak tanımlayabiliriz sanırım. Bu ikilinin dışında albüme emeği geçen insanlar arasında Sezen Aksu, Şebnem Ferah, Levent Yüksel, Fahir Atakoğlu gibi kalbur üstü sanatçılar var.
"Sertap Gibi" albümüne dönecek olursak; albümü Setab Erener ve Demir Demirkan birlikteliğinin ilk meyvesi olarak tanımlayabiliriz sanırım. Bu ikilinin dışında albüme emeği geçen insanlar arasında Sezen Aksu, Şebnem Ferah, Levent Yüksel, Fahir Atakoğlu gibi kalbur üstü sanatçılar var.
24 Şubat 2008 Pazar
Coffee & Cigarettes
Eskişehir'de arkadaşımın (D&R'da), ''abi, ucuz DVD'ler kısmında Jim Jarmusch filmleri var ya'' demesiyle bi' süredir Jim Jarmusch filmi izlemediğimi farkettim. Sonra da Coffee and Cigarettes...
Sigarayı yeni bırakmış, bırakma evresinde, sigara hiç içmemiş, kahve ve sigara ikilisinden haberli veya habersiz, kola sever, esspresoya expreso diyen, kim olursanız olun (biraz mevlevi bi' yaklaşım oldu galiba) dikkat! Film ciddi kahve ve sigara isteği uyandırıyor. Film, izlerken ''ben ne de olsa sigarayı bırakmış biriyim, bi' tane içsem ne olur ki'' veya ''dünyadaki tüm kahve çekirdekleri yok olmadıkça ben bu sigarayı bırakamam herhalde'' şeklinde cümleler kurmanız için çekilmiş, uyarmadı demeyin.
Jim Jarmusch, kahve ve sigara temalı oniki kısa filmden oluşturmuştur Coffee and Cigarettes'i (2003). Bunlardan ilkinde 1986 yılında Roberto Benigni ve Steven Wright'ı kullanmış. Sonra da Steve Buscemi, Tom Waits, Iggy Pop, Jack and Meg White (White Stripes), Alfred Molina, Steve Coogan, Bill Murray, Cate Blanchett, Renee French... diye giden başarılı bi' oyuncu kadrosu. Burada yazdığım isimlerin çoğunu biliyorsunuz veya cankurtaran IMDB sayesinde anımsayacaksınız. Biri hariç: Renee French. Kim bu Renee French? Forumlarda bi' sürü rivayet dolaşıyor kim olduğuyla alakalı. Aralarında ''Renee, abimin üst komşusu'', ''o eskiden sarışındı, aynı ofiste çalıştık'' gibi ilginç iddialar var. Çok mu önemlidir, yok değildir; ama insanoğlu ve merak ikilisi işte, en az kahve ve sigara ikilisi kadar tehlikeli. Yeni film ismi çıktı bu arada Jim abimize duyurulur. (Humanity & Curiosity)
Filmin bölümlerinden seçim yapmak oldukça zor; ama Tom Waits'e olan hayranlığım ve saygım yüzünden Tom Waits ile Iggy Pop'un olduğu ''Somewhere in California'' bölümünü koyuyorum.
Boş Bilgi: Sinema ve müziği bağdaştırmayı sevenlerdenseniz, filmin çok başarılı soundtrack'i.
1. louie, louie - richard berry & the pharaohs
2. nappy dugout - funkadelic
3. crimson and clover - tommy james & the shondells
4. down on the street - the stooges
5. nimblefoot ska - the skatalites
6. baden baden - modern jazz quartet
7. hanalei moon - jerry byrd
8. fantazia 3 in g minor - fretwork
9. enna bella - eric "monty" morris
10. saw sage - c-side/tom waits
11. a joyful process - funkadelic
12. louie, louie - iggy pop
13. ich bin der weit abhanden gekommen - janet baker
Sigarayı yeni bırakmış, bırakma evresinde, sigara hiç içmemiş, kahve ve sigara ikilisinden haberli veya habersiz, kola sever, esspresoya expreso diyen, kim olursanız olun (biraz mevlevi bi' yaklaşım oldu galiba) dikkat! Film ciddi kahve ve sigara isteği uyandırıyor. Film, izlerken ''ben ne de olsa sigarayı bırakmış biriyim, bi' tane içsem ne olur ki'' veya ''dünyadaki tüm kahve çekirdekleri yok olmadıkça ben bu sigarayı bırakamam herhalde'' şeklinde cümleler kurmanız için çekilmiş, uyarmadı demeyin.
Jim Jarmusch, kahve ve sigara temalı oniki kısa filmden oluşturmuştur Coffee and Cigarettes'i (2003). Bunlardan ilkinde 1986 yılında Roberto Benigni ve Steven Wright'ı kullanmış. Sonra da Steve Buscemi, Tom Waits, Iggy Pop, Jack and Meg White (White Stripes), Alfred Molina, Steve Coogan, Bill Murray, Cate Blanchett, Renee French... diye giden başarılı bi' oyuncu kadrosu. Burada yazdığım isimlerin çoğunu biliyorsunuz veya cankurtaran IMDB sayesinde anımsayacaksınız. Biri hariç: Renee French. Kim bu Renee French? Forumlarda bi' sürü rivayet dolaşıyor kim olduğuyla alakalı. Aralarında ''Renee, abimin üst komşusu'', ''o eskiden sarışındı, aynı ofiste çalıştık'' gibi ilginç iddialar var. Çok mu önemlidir, yok değildir; ama insanoğlu ve merak ikilisi işte, en az kahve ve sigara ikilisi kadar tehlikeli. Yeni film ismi çıktı bu arada Jim abimize duyurulur. (Humanity & Curiosity)
Filmin bölümlerinden seçim yapmak oldukça zor; ama Tom Waits'e olan hayranlığım ve saygım yüzünden Tom Waits ile Iggy Pop'un olduğu ''Somewhere in California'' bölümünü koyuyorum.
Boş Bilgi: Sinema ve müziği bağdaştırmayı sevenlerdenseniz, filmin çok başarılı soundtrack'i.
1. louie, louie - richard berry & the pharaohs
2. nappy dugout - funkadelic
3. crimson and clover - tommy james & the shondells
4. down on the street - the stooges
5. nimblefoot ska - the skatalites
6. baden baden - modern jazz quartet
7. hanalei moon - jerry byrd
8. fantazia 3 in g minor - fretwork
9. enna bella - eric "monty" morris
10. saw sage - c-side/tom waits
11. a joyful process - funkadelic
12. louie, louie - iggy pop
13. ich bin der weit abhanden gekommen - janet baker
23 Şubat 2008 Cumartesi
Britain's Got Talent
Popstar efsanesine ben de atıfta bulunmadan duramazdım tabi ki.
Aşağıda izleyeceğiniz iki video da İngiltere'de yayınlanan Britain's Got Talent isimli yarışmanın elemelerinden. İlkinde Connie isimli 6 yaşındaki kızı, ikincisinde ise cep telefonu satıcısı Paul Potts isimli adamı izleyeceksiniz.
Jüri üyelerinden Simon Cowell ile ilgili ayrı bir yazı da yazmayı düşünüyorum.
Aşağıda izleyeceğiniz iki video da İngiltere'de yayınlanan Britain's Got Talent isimli yarışmanın elemelerinden. İlkinde Connie isimli 6 yaşındaki kızı, ikincisinde ise cep telefonu satıcısı Paul Potts isimli adamı izleyeceksiniz.
Jüri üyelerinden Simon Cowell ile ilgili ayrı bir yazı da yazmayı düşünüyorum.
18 Şubat 2008 Pazartesi
Ömer Üründül! Çık Hayatımızdan
Hareketli ve alkollü bi' haftasonu geçirdim. Pazar günü de kahve seansından sonra yavaş yavaş pazartesi sendromunu hissetmeye başladım. Ufff! ''Hava da çok soğuk, her tarafta kar var (normalde karı severim ama pazartesi sendromu işte), işe mi gidilirmiş be kardeşim. Bu kalp ağrısı içinde kıvranırken TRT'deki maç özetlerini izleyip rahatlamaya karar verdim.
Ama olmadı. Ömer Üründül durdurulmalı ve susturulmalı. Birinin futbolun sedece sistem olmadığını ve insanlarla oynandığını, bu insanların duygularının olduğunu bu adama anlatması lazım diyeceğim ama birden işe yaramayacağını anladım. Ne alan daraltmaymış ne kollektif futbolmuş be arkadaş. Adam bi' de gölge gibi ya, her yerde olur mu bi adam. Milli maçta yorumcu o, Premier Lig maçlarında yorumcu o, nasıl ya? Maddi durumu çok iyi olduğu için gazete ve televizyonlardan para almadığını okumuştum, bundandır diye umut ediyorum yoksa vay halimize vay. Premier Lig yorumculuğu yapan bi' adam ısrarla (üç sene boyunca) Drogba'ya ''Dropka'' der mi ya. Hadi o derde kimse mi uyarmaz. (iyi ki varsın NTV iyi ki çıktın NTVSpor - Ömer Üründül'ün giremediği yegane canlı maç yayını yapan kanallar)
Sonuç: NTV'deki İspanya Ligi maçının ikinci devresi izlenerek kısmen de olsa kalp ağrısı çözüldü.
Kınama: UEFA'yı Ömer Üründül'ün maç sonu görüşlerini resmi sitesinde yayınladığı için kınıyoruz.
'No mistakes at all'
ömer üründül, one of the most respected turkish footballing pundits, could only marvel at an excellent team performance as galatasaray earned their first crack at the uefa cup group stage. "a high tempo and hard pressing confined sion to their own half from the first minute," he said. "every attack created danger. sion played on the counterattack but galatasaray made hardly any mistakes."
Ama olmadı. Ömer Üründül durdurulmalı ve susturulmalı. Birinin futbolun sedece sistem olmadığını ve insanlarla oynandığını, bu insanların duygularının olduğunu bu adama anlatması lazım diyeceğim ama birden işe yaramayacağını anladım. Ne alan daraltmaymış ne kollektif futbolmuş be arkadaş. Adam bi' de gölge gibi ya, her yerde olur mu bi adam. Milli maçta yorumcu o, Premier Lig maçlarında yorumcu o, nasıl ya? Maddi durumu çok iyi olduğu için gazete ve televizyonlardan para almadığını okumuştum, bundandır diye umut ediyorum yoksa vay halimize vay. Premier Lig yorumculuğu yapan bi' adam ısrarla (üç sene boyunca) Drogba'ya ''Dropka'' der mi ya. Hadi o derde kimse mi uyarmaz. (iyi ki varsın NTV iyi ki çıktın NTVSpor - Ömer Üründül'ün giremediği yegane canlı maç yayını yapan kanallar)
Sonuç: NTV'deki İspanya Ligi maçının ikinci devresi izlenerek kısmen de olsa kalp ağrısı çözüldü.
Kınama: UEFA'yı Ömer Üründül'ün maç sonu görüşlerini resmi sitesinde yayınladığı için kınıyoruz.
'No mistakes at all'
ömer üründül, one of the most respected turkish footballing pundits, could only marvel at an excellent team performance as galatasaray earned their first crack at the uefa cup group stage. "a high tempo and hard pressing confined sion to their own half from the first minute," he said. "every attack created danger. sion played on the counterattack but galatasaray made hardly any mistakes."
Norveç'e işçi alımı
Norveç Çalışma ve Sosyal Kapsama Bakanı Bjarne Håkon Hanssen "Norveç işgücüne ihtiyaç duyuyor olsa da, Norveç Hükümetinin bir kısım Türk medyasında belirtildiği gibi Türkiye’den işçi getirtme planı yok." demiş. Bakan şöyle devam etmiş. "Türkiye'den vasıflı işçi alımını gerçekleştirme işi Norveç firmalarına aittir. Norveç'te iş arayan kişilerin ilgili eğitime, örneğin mühendislik ya da zanaatkarlık gibi, sahip olmaları ve çalışma iznine başvurmadan somut bir iş teklifi almış olmaları gerekmektedir."
Sonuç: Ben ki, akşam haberlerinde Norveç yüzbin vasıflı işçi alacak, adamların yıllık kişi başına düşen gelirleri ellibeşbin dolar v.s. haberlerini izleyip, paranın sıcaklığını hayal edince Norveç'in soğukluğunu unuttum. Başladım gerekli koşulları araştırmaya. Neymiş peki en gerekli koşul burada: Somut bir iş teklifi. İyi de diğer Avrupa ülkelerinde de gerekli koşul bu değil mi zaten. Ama canım medyamız öyle lanse etti ki olayı, gideceksin adamlar sana iş bulacak, yıllık bilmemkaçbin dolarlık bi' gelirin olacak falan filan. Oldu bedava ev ve araba da veriyorlarmış. Neyse Norveç'te çalışma izni ile alakalı bilgi için bir de link verip konuyu kapalım.
Boş Konu Linki:http://www.udi.no/templates/Page.aspx?id=9008
17 Şubat 2008 Pazar
I will always love you (Balkan version)
Amerikan Idol çılgınlığı her ülkeye yayıldı sanırım. Ülkemize de Popstar ismiyle giriş yapmıştı. Program, ana formatın üzerine ülkenin müzik kültürü ve anlayışıyla
şekillendirilip sunuluyor seyirciye. Bulgaristan bu şekillendirmeyi sadece formatta değil şarkılarda da yapmış.
şekillendirilip sunuluyor seyirciye. Bulgaristan bu şekillendirmeyi sadece formatta değil şarkılarda da yapmış.
12 Şubat 2008 Salı
Sarah Silverman
Bir dönem e2'de The Sarah Silverman Program diye bir komedi dizisi yayınlanmıştı. Dürüst olmak gerekirse pek sevmemiştim. Neyse konumuz zaten dizi değil, konumuz dizinin başrol oyuncusu Sarah Silverman ve katıldığı bir talk-show programı (Jimmy Kimmel Live). Bundan sonrasına ekşizölük'ten alıntı yaparak devam edeceğim:
Jimmy Kimmel bazen kendi showunu o gece Matt Damon konuk olmadığı halde "apologies to Matt Damon we ran out of time" diye bitiriyordu. Bayağı bir süredir bunu yapa ede sonunda bir gün Matt Damon programa konuk olur 2006 sonlarına doğru. Tam konuşurlarken Jimmy der ki "vaktimiz azaldi programi bitiriyoruz". Matt Damon sinirlenir, bağıra çağıra küfrede küfrede programı terk eder. Tabi bunların hepsi aslında şakadır, kurgudur.
Bu şarkının olayı da Sarah Silverman eskiden Jimmy ile beraberdir. Jimmy Kimmel Live'ın yıldönümünde Sarah programa konuk olur. Eskiden bu ikisi sevgililermiş. Sonra Sarah'ın bu şarkısının klibi cikar.
Jimmy Kimmel bazen kendi showunu o gece Matt Damon konuk olmadığı halde "apologies to Matt Damon we ran out of time" diye bitiriyordu. Bayağı bir süredir bunu yapa ede sonunda bir gün Matt Damon programa konuk olur 2006 sonlarına doğru. Tam konuşurlarken Jimmy der ki "vaktimiz azaldi programi bitiriyoruz". Matt Damon sinirlenir, bağıra çağıra küfrede küfrede programı terk eder. Tabi bunların hepsi aslında şakadır, kurgudur.
Bu şarkının olayı da Sarah Silverman eskiden Jimmy ile beraberdir. Jimmy Kimmel Live'ın yıldönümünde Sarah programa konuk olur. Eskiden bu ikisi sevgililermiş. Sonra Sarah'ın bu şarkısının klibi cikar.
AskMen.com
Bundan yaklaşık 3 yıl önce sevgili arkadaşım DelArdino tavsiye etmişti AskMen.com sitesini. FHM, Esquire veya Boxer gibi dergilere para vermeye kıyamadığım için siteyi baya baya takip eder olmuştum. Cars, Gaming, Poker, Travel, Joke of the Day gibi eğlenceli bölümleri olan sitenin en ünlü etkinliği her yıl açıkladığı Top 99 Women Edition. Sadece bu yıl 5 milyon oy kullanılmış ve aşağıda resmini görmüş olduğunuz Katherine Heigl birinci seçilmiş.
Boş Bilgi: Yarışmadaki tek kıstas güzellik değil. Göz önüne alınan diğer özellikler arasında iş hayatındaki başarısı, daha önce kazandığı ödüller vb. var.
Boş Bilgi: Yarışmadaki tek kıstas güzellik değil. Göz önüne alınan diğer özellikler arasında iş hayatındaki başarısı, daha önce kazandığı ödüller vb. var.
11 Şubat 2008 Pazartesi
Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street
Karanlık, kasvetli, abartılı dekorların kullanıldığı bir hikayeyi, ortamın tersine eğlenceli şekilde sunabilecek dahidir Tim Burton. Onun hayal ile gerçeklik arasındaki dünyasına yeni bir yolculuğa davetliyiz. Kaçırmayın derim. (16 Şubat'ta sinemalarda)
Gerekli Bilgi: Bu filmde Tim Burton ve Johnny Depp altıncı kez birlikte çalışmışlardır.
Edward Scissorhands (1990)
Ed Wood (1994)
Sleepy Hollow (1999)
Charlie and the Chocolate Factory (2005)
Corpse Bride (2005)
Gerekli Bilgi: Bu filmde Tim Burton ve Johnny Depp altıncı kez birlikte çalışmışlardır.
Edward Scissorhands (1990)
Ed Wood (1994)
Sleepy Hollow (1999)
Charlie and the Chocolate Factory (2005)
Corpse Bride (2005)
Grammy Ödülleri
Türk basınının "Müzik dünyasının Oscar'ları olarak kabul edilen Grammy'ler sahiplerini buldu" cümlesini kurmaktan sapıkça bir zevk aldığı güne geldik çattık. Kral TV Müzik Ödülleri'nin en büyük rakibi görünümünde olan Grammy Ödülleri bu yıl 50. kez düzenlendi. Kuşkusuz törenin en büyük olayı 6 dalda aday gösterilip 5 dalda ödül kazanan Amy Winehouse'un Amerika'ya gelememesi oldu. Amerikalı yetkililer törenden 3 gün önce kokain ile yakalan Amy Winehouse'a vize vermemişlerdi.
İşte gecede ödül alan isimler:
Yılın Albümü: "River: The Joni Letters" - Herbie Hancock
Yılın Plağı: "Rehab" - Black to Black albümü - Amy Winehouse
Yılın Şarkısı: "Rehab" - Amy Winehouse
Yılın En İyi Kadın Pop Şarkıcısı: Amy Winehouse
Yılın En İyi Erkek Pop Şarkıcısı: Justin Timberlake
Yılın En İyi Yeni Sanatçısı: Amy Winehouse
Yılın En İyi Pop Albümü: "Back to Black" - Amy Winehouse
Yılın En İyi Rock Albümü: "Icky Thump" - White Stripes
Yılın En İyi Rock Şarkısı: "Radio Nowhere" - Bruce Springsteen
Yılın En İyi Elektronik/Dans Albümü: "We Are The Night" - Chemical Brothers
Yılın En İyi Kadın R&B Şarkıcısı: Alicia Keys
Yılın En İyi Erkek R&B Şarkıcısı: Prince
Yılın En İyi R&B Albümü: "Funk This" - Chaka Khan
Yılın En İyi Rap Albümü ve Rap Şarkıcısı: "Graduation" - Kanye West
Yılın En İyi Caz Albümü: "River: The Joni Letters" - Herbie Hancock
Yılın En İyi Hard-Rock Albümü: "The Pretender" - Foo Fighters
TTNet
2007 yılının sonlarına doğru Mega Star'ımız, canımız, ciğerimiz Tarkan ile anlaşma imzalayarak internet üzerinden yasal şarkı indirme portalını hizmete sokan TTNet, rahat durmadı ve yepisyeni bir hizmetin müjdesini verdi. Artık Türk vatandaşı süper ötesi hızlı interneti sayesinde film ve dizileri de yasal bir portaldan indirebilecek.
Doğuş Holding ile anlaşma imzalayan TTNet, böylelikle NTV, CNBC-e ve e2'de yayınlanan programları almış oldu. Bununla da yetinmeyeceğini açıklayan TTNet yönetimi en kısa zamanda yurtdışındaki kanallarla da anlaşma imzalanacağını duyurdu.
TTNet yasal şarkı indirme portalı açıldıktan sonra LimeWire, Ares gibi kaka programları terk edip, parasını ödeyip şarkı indiren Türk halkı eminim ki bu yeni projeyle birlikte Torrent, Azureus gibi cıss programları da kullanmayı bırakacaktır. Bilinçli bir toplum için elele Türkiye!
44.6 Milyar $
Yahoo yönetimi Microsoft tarafından kendilerine iletilen 44.6 Milyar $'lık teklifi düşük olmasını gerekçe göstererek reddetti!
Yılda 205.7 Milyon $ (2007) kar eden bir şirketin değeri nasıl 44.6 Milyar $'dan daha fazla olabilir anlayamıyorum. Çok basit düşünelim, diyelim ki Microsoft gerçekten de 44.6 Milyar $ ödedi Yahoo için ve başladı yılda 205.7 Milyon $ kar etmeye. Bu gidişle yaklaşık 215 yıl sonra koydukları parayı çıkarırlar! Hadi diyelim şirkette iyileştirme yaptılar, şirket daha fazla kar etmeye başladı bu sayıyı 100 yıla düşürdüler. 100 yıl ne nan? Şaka di' mi bu?
Benim anlamadığım kesin bir şeyler var bu işte. Lütfen birisi bana yardımcı olsun, geceleri uyuyamaz oldum, Çay TV'de haberleri izlemek zorunda kalıyorum.
Boş Bilgi: Yine aynı Microsoft Facebook'un %1.6'sı için 240 Milyon $ ödemişti (Bu hesapla Facebook'un değeri 15 Milyar $).
10 Şubat 2008 Pazar
Nouvelle Vague
Cover şarkılar hep ilgimi çekmiştir. Bildiğin bi' şarkıyı farklı bi' tarzda ve farklı bi sanatçıdan dinlemektir temelde keyif veren. Normalde; cover şarkıyı yorumlayan, şarkının orijinalini dinlemiştir, biliyodur. Bu bilgisine göre farklı bi yorum, farklı bi tat katar şarkıya. Öyle çok orta noktası da yoktur bu işin. Ya vezir ya da rezil edilir şarkı.
Neyse gelelim asıl konumuza. İki Fransız müzisyenin Nouvelle Vague isimli projesine. Coverın yorum kıstasını, daha önce hiç dinlemedikleri ve bilmedikleri şarkıları yorumlatarak, dahice aşmış adamlar. Güzel fransız bayanlara daha önce hiç duymadıkları şarkıları bossa nova tarzında söyletip yorumlatmışlar. İşte Joy Division ve Moby şarkılarından birer örnek...
Neyse gelelim asıl konumuza. İki Fransız müzisyenin Nouvelle Vague isimli projesine. Coverın yorum kıstasını, daha önce hiç dinlemedikleri ve bilmedikleri şarkıları yorumlatarak, dahice aşmış adamlar. Güzel fransız bayanlara daha önce hiç duymadıkları şarkıları bossa nova tarzında söyletip yorumlatmışlar. İşte Joy Division ve Moby şarkılarından birer örnek...
9 Şubat 2008 Cumartesi
Metallica İstanbul Konseri
Söylentilere göre Metallica 27 Temmuz 2008'de İstanbul'da konser verecek. Sadece tarihi ortaya atılan ama mekanı, sponsorları vb. bilgileri belli olmayan bu etkinliğin temenni dilekleri ekşisözlük'te mi ortaya çıktı bilmiyorum ama bazı şeyleri sorgulamadan da edemiyorum.
Son konserlerinden sonra Ahmet San zat-ı muhterem yüzünden Türkiye'den pek mutlu ayrılmayan Metallica üyelerini taa buralara kadar getiren tek bir güç vardır, o da paradır. Bu konuda hemfikiriz sanırım. Türkiye'de bunu başarabilecek tek organizasyon da Rock'n Coke'dur. Her ne kadar ekşisözlük'te "festival kapsamında gelmeyecekler" denilse de bana pek mümkün gibi gözükmüyor. Çünkü Metallica'nın Tur Programını incelersek, verdikleri konserlerin çoğunun festival kapsamında olduğunu görürsünüz. Çünkü Metallica gelecek diye sahne hazırlamak (ne kadar tutar artık siz tahmin edin, adamlar tır filosu ile dolaşıyorlar zaten) ile hazır sahneye Metallica'yı getirmek arasında dağlar kadar fark var.
Ne güzel demiş Mevlana: Ne kapsamında gelirsen gel, yine de gel.
Boş Konu Linki: Tıkla
Türkiye'de Dizi Çekmek
Bayılarak izlediğimiz Amerika yapımı dizilerin ortalama süresi 40-45 dakika iken Türkiye'de bu sayı 80-90 dakikadır. Birol Güven'i ve yapımlarını pek sevmesem de bu konuda söyledikleri çok doğru: "Dizi yapılmıyor, diziler uzatılıyor. Uzatma sanatına dönüştü." Oyuncu ve çalışanlar çok çalıştıkları için şikayetçi, yapımcılar ise çok zaman ve para harcamak zorunda kaldıkları için.
Peki ya neden bir şey yapılmıyor? Çünkü Türkiye'de bir araya gelip, bir karar almak imkansıza yakın bir şeydir. Diyelim ki önemli yapımcılar ve oyuncular aralarında anlaşıp TV kanalına "bundan sonra 60 dakikadan uzun dizi çekilmeyecek efendi!" derse, emin olun ki birisi çıkıp ta "abey ben 70 dakika çekerim, bana ver diziyi" der.
Boş Bilgi: Hollywood senarist ve metin yazarları grevi 4 aydır firesiz devam ediyor. Bu grev yüzünden Golden Globe ödül töreni yapılamadı, Oscar ise tehlikede.
Hayırlı Uğurlu Olsun
Uzun süredir ortalarda dolaşan "abi haberin var mı, Lost'un yerlisi çekiliyormuş" dedikodusu meğerse gerçekmiş pek muhterem okurlar. Bizimkinin ismi Göl ve 13 bölümü çekilmiş bile. Oyuncuların hepsi amatörmuş ve hepsi de ücret almadan oynamışlar. Abiler henüz bir kanalla anlaşmamışlar, gelen tekliflere açığız diyorlar. Varsa zengin bir okurumuz alsın dizinin yayın haklarını ve yayınlatmasın. Olma mı?
İnanmayanlara aha da fragman;
www.goldizifilm.com
İnanmayanlara aha da fragman;
www.goldizifilm.com
Michelle Williams
Kızının babası, ünlü aktör Heath Ledger'in ölümüyle kötü günler geçiren Michelle Williams, paparazzilerin son gözdesi. Michelle ve kızı Matilda'nın fotoğrafını her gün gazete eklerinde görmeye başladık. Çizilen "zavallı kadın, çocuğu ile tek başına kaldı" imajı ise çok yapay. Oysa ki "zavallı kadın" hayatının büyük bir evresinde yalnızdı zaten. 16 yaşında evden ayrılıp, aktris olma hayaliyle California'ya taşınan o "zavallı kadın"dan şu anda bahsedilirken isminin önüne Academy Award Nominee sıfatı ekleniyor. O zavallı kadın Shutter Island (2009)'da Leonardo DiCaprio, Mammoth (2008)'da Gael García Bernal, Synecdoche, New York (2008)'da Philip Seymour Hoffman ve henüz ismi açıklanmayan bir filmde Hugh Jackman, Ewan McGregor ile başrolü paylaşacak.
7 Şubat 2008 Perşembe
6 Şubat 2008 Çarşamba
In a world
Tüm Hollywood filmlerinin fragmanlarını seslendiren bir adam vardır.
Paramount Pictures presents...
In a world... a man and his friend... are about to change the history...
O öylesine karizmatik bir sestir ki... Sanırsın ki sinema tarihinin en önemli filmi "this summer" vizyona giriyor. Nasıl bir gazdır o, nasıl bir ciddiyet...
Hemen şunu belirtmem gerek; aslında tüm o seslendirmeleri yapan tek bir kişi değil. Bu alanda tanınmış bir çok adam var ama ben en ünlü ikisinden bahsedeceğim.
Don LaFontaine
Bu işin üstadı olarak kabul edilen kişidir. 5000'in üzerinde film fragmanı seslendirmiştir. Bu işe başlaması ise ilginç. Amcamız bir film çeker fakat seslendirme yapacak adam bulmakta sorun çıkınca "neden sen yapmıyorsun?" denir ve olaylar gelişir.
Hal Douglas
Eğer ki fragmandaki karizmatik sesin sahibi Don LaFontaine değilse bilin ki bu adamdır. Sesleri birbirine benzerdir zaten. "In a world" adam olarak bilinir çünkü seslendirme yaptığı fragmanların çoğu bu cümleyle başlar.
Paramount Pictures presents...
In a world... a man and his friend... are about to change the history...
O öylesine karizmatik bir sestir ki... Sanırsın ki sinema tarihinin en önemli filmi "this summer" vizyona giriyor. Nasıl bir gazdır o, nasıl bir ciddiyet...
Hemen şunu belirtmem gerek; aslında tüm o seslendirmeleri yapan tek bir kişi değil. Bu alanda tanınmış bir çok adam var ama ben en ünlü ikisinden bahsedeceğim.
Don LaFontaine
Bu işin üstadı olarak kabul edilen kişidir. 5000'in üzerinde film fragmanı seslendirmiştir. Bu işe başlaması ise ilginç. Amcamız bir film çeker fakat seslendirme yapacak adam bulmakta sorun çıkınca "neden sen yapmıyorsun?" denir ve olaylar gelişir.
Hal Douglas
Eğer ki fragmandaki karizmatik sesin sahibi Don LaFontaine değilse bilin ki bu adamdır. Sesleri birbirine benzerdir zaten. "In a world" adam olarak bilinir çünkü seslendirme yaptığı fragmanların çoğu bu cümleyle başlar.
ÖzlüSöz
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)