18 Aralık 2007 Salı

Boş Konular

Madem blog'umuzun ismi Boş Konular Bunlar, bu ismin hakkını vermek gerek di' mi?

Ağlarsa anam ağlar,
Gerisi yalan ağlar.

İkinci satırdaki "gerisi yalan ağlar" cümlesi hangi anlamda kullanılmıştır diye merak eder dururum. İlk akla gelen "yalan ağlamak"tır muhtemelen (o nasıl bir şeyse artık). Ben ise şu şekilde yorumlamak isterim. Gencimiz kahvede oturmuş, ortamın büyüklerine "Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar" demektedir. Sondaki "ağlar" kelimesi "ağa" kelimesinin çoğul halidir.

Var mıdır doğrusunu bilen?

Hello Stranger


Film: Closer

Muzik: Damien Rice - The Blower's Daughter

17 Aralık 2007 Pazartesi

Ayrılmak



Aşkımın seni başka bir erkekten uzak tutamadığını bile bile seni eskisi kadar sevemem.

Six Degrees of Separation



Öncelikle;

Boş Bilgi: Six Degrees of Separation dünyadaki herhangi iki insanın arasında sadece 6 kişi olduğuna dair bir teoridir. Yani doğru bağlantıları (ortak tanıdıklar) takip ettiğinizde 6 adım sonra dünyadaki herhangi bir kişi ile aranızdaki bağı görebilirsiniz. (ek$isozluk)

Şimdi buradan hareketle, sizden birisi bir menajer tanısa, onun ABD'de bir menajer tanıdığı olsa, o menajer de bir film yapımcısını tanısa, o film yapımcısı ise daha önce Natalie Portman ile çalışmış bir kişiyi tanısa, etti 5. Natalie Portman'ı da sayarsak 6 kişi ediyor işte. Sonra ben de onunla tanışsam, o bana aşık olsa, evlensek, çocuğumuza da tanışmamıza vesile olduğunuz için sizin isminizi versek. Herkes mutlu olsa. He yok mu aranızda böyle biri?

Scrubs


Scrubs dizisini izlemek için bir sebep arayanlara.

Yolun Yarısına Gelmeden



Boğaziçi Üniversitesi’nin Kale Girişi’nden aşağı salının. Hemen solda ufak bir aralık vardır, Hisar kalesinin yanındaki eski merdivenlerden yukarı çıkın, hemen orada göreceksiniz dünyanın en güzel açık hava kafa bulma mekanını. Artık bira mı alırsınız yanınıza, yoksa gelmeden karışık bir içki mi hazırlarsınız orası size kalmış. Arkadaşlarla gidince, hele bir de sabahı orada ederseniz tadından yenmez. Yalnız yanınıza kalın bir mont almayı unutmayın derim.

Snow Patrol

CNBC-e kanalında yayınlanan Info programını hatırlayan var mıdır bilmem. Hani şu daha 2001 yılında 2005’te RHCP’in ülkemize geleceğini büyük bir heyecanla duyuran program. Hah işte onda duymuştum ilk kez Snow Patrol’u. İskoçya’nın soğuk çocukları diye bir başlık atmışlardı. Karlar içinde yuvarlanan elemanlar bir yandan da soruları cevaplandırıyorlardı. Komik bir görüntüydü takdir edersiniz. Arada yayınlanan şarkılarını dinledikten sonra du’ bakalım demiştim. Cidden iyi iş çıkarttılar. O çocuklar dünyaca bir üne kavuştular yıllar içinde, “Run”, “How To Be Dead” “Chasing Cars” gibi parçalar hediye ettiler bizlere. Mutlaka dinleyin diyor ve klibi de iliştiriveriyorum efem.

Yılbaşı Planları



Çok geç kalmamak lazım, yoksa zamlı tarifeden bilet almak zorunda kalmak koyuyor bir yerde. Hadi onu da geçtim yer bulmak ta sorun oluyor.

Henüz bir planı olmayanlar için bir tavsiye;
Efenim yılbaşı gecesi Hilton Convention Center'ta Duman, Gripin ve Öztürk sahne alıyor. Mekanı ek$isözlük'ten araştırdım, yorumlar fena değil, gidilebilir. Kadroya denilecek bir laf yok zaten, yeteri kadar eğleniriz diye tahmin ediyorum.

Gelelim fiyatlara;
Normal : 65 YTL limitsiz bira (24 Aralık'ta bilet fiyatı artacakmış)
Sınırsız yerli içki: 100 YTL
Bunlara ek olarak stand diye bir uygulama da var fakat anlatmaya değmez, gereksiz bir şey.

Görüşmek üzere ;)

16 Aralık 2007 Pazar

Ağlamak



Çok ağlayan bir insan değilimdir, hatta en son ne zaman ağladığımı hatırlamak için uzun bir süre düşünmem gerek.

Hastalık değil ki bir kere ağlayınca bağışıklık kazanasın, bir daha ağlamayasın.

Bir evsiz görüyorsun sokakta, marketten bir şey mi çalmış artık neyse, yaşı da epey ilerlemiş, üzerinde kim bilir kaç yıldır giydiği eski püskü bir mont bu soğuk havalarda ısınmaya çalışıyor ve görevlilerden fırça yiyor. Abi ben bir şey almadım diyor, almıştır belki, kim bilir ama gözleriniz ellerine takılıyor işte. Simsiyah olmuş, soğuktan, pislikten. Başlıyor ağlamaya.

İşte o anda tutamıyor insan kendini, bir sokak ileri geçiyor. Önce göz yaşları geliyor, sonra hafiften hıçkırık sesleri çıkıyor ağzından. Hayat ne boktan lan diyorsun, adama acıyorsun, kaptırıyorsun kendini, kendi hayatına küfrediyorsun. Ben oynamıyorum abi diyorsun. Nereye oynamıyorsun anasını satayım. Bir süre geçince inanılmaz bir rahatlama. Etrafına bakınıyorsun ve az önce deliler gibi ağlayan sen değilmişsin gibi hayatına devam ediyorsun.

2 Aralık 2007 Pazar

Yiğit Özgür

Rüyamda çocukluğumu gördüm.. Bir gece vakti odama geliyor.. Şerefsiz.. Başlıyor sormaya..

- Nooldu? Tiyatrocu olduk mu?
+ Olamadık..
- Para kazanıyor muyuz?
+ Eh..
- Kızlar? Kızlar nerde?
+ Ne bilim .mına koyim
- Sakallar çıkmadı mı?
+ Eğri büğrü çıktı.. Kestim..
- Annem öldü mü?
+ Yok.. İçerde uyuyo..
- Bu kadarcık mı uzadık lan? Nerde kaslar? Hani üçgen vücut olcaktık?
+ Eeh, senin de işin gücün karı kız, boy posmuş .mına koyim
- Ayfer'e nooldu?
+ Evlenmiş.. Oğlu olmuş geçen ay

Duruyor. Hiçbir şey söylemiyor. Bakıyor.. Bakıyor.. Uzun uzun yüzüme, odaya, yatağa bakıyor. Başlıyor ağlamaya.. Allahım susmuyor.

+ Şşş Ağlama lan al.. Al bak, bu ayın elemanı seçildik...

Duruyorum.. Hiçbir şey söyleyemiyorum.. Bakıyorum.. Bakıyorum.. Uzun uzun yüzüne, odaya, yatağa bakıyorum.. Ayın elemanı değil, yüz yılın elemanı olacaktık biz.. Hatırlıyorum.. Başlıyorum ağlamaya.. Ama diyorum ağlarken, yine de iyi insan olduk lan.. Kimseye kötülüğümüz dokunmadı. Gir sor bak istediğine.
Biraz duruluyor. Göz yaşlarını ve burnunu siliyor.

- Kızların memelerini öptük mü hiç?

Öptük diyorum.. Hem de bissürü öptük oğlum diyorum. En ince ayrıntısına kadar anlatıyorum. Sabaha kadar anlatıyorum.. Çocuk işte.. Hemen inanıyor.

Lost Türkiye



Bugünlerde çok sık duyar oldum bu iddiayı. Yok efendim Lost dizisinin Türkçe versiyonu çekilecekmiş de, ismi de Kayıp olacakmış. Kadrosu bile hazır dizinin;

Jack: Nejat İşler
Kate: Berrak Tüzünataç
Sawyer: Kıvanç Tatlıtuğ
John Locke: Mazhar Alanson
Hurley: Ata Demirer
Mr. Eko: Pascal Nouma
Jin: İlhan Mansız
Sun: Ayumi Takano
Sayid: Mehmet Ali Nuroğlu
Shannon: Pınar Altuğ
Charlie: Özgür Çevik
Boone: Berk Hakman
Ana Lucia: Doğa Rutkay
Claire: Seçkin Piriler
Desmond: Birol Ünen
Michael: Steve Kompela

Yok efendim böyle bir şey. Yalan bunlar, inanmayınız, he deyip geçiniz.

Boş Bilgi: Yalnız John Locke - Mazhar Alanson ve Hurley - Ata Demirel güzel olmuş :)

İki Yol

korkma bebeğim
hepsinin sonu aynı

Genç Osman Yavaş'ı tanıyan beri gelsin.

Bu abimiz Mavi Sakal'ın Kan Kokusu albümündeki vokaldir. Hani şu İki Yol, Balta, İstanbul, Gönlümde, Başladım Yürümeye gibi efsane şarkıları olan albümde. Lakin nedendir bilinmez gruptan ayrıldı ve hala alkol ortamlarından kendini kurtaramadı deniliyor. İsmin laneti olsa gerek.



Boş İsyan: Bir insan evladı da çıkıp şu klibin orijinalini yükleyemiyorsa YouTube'a yazıklar olsun, Ajdar olsun, Çikita Muz olsun.

28 Kasım 2007 Çarşamba

Cebrail

Önce markette duydum: "Cebrail abi, abiii!!!". "Ne garip isim lan bu Cebrail" demiştim kendi kendime. Akşam Heroes'u izlerken yine karşıma çıktı, Sylar adının Cebrail (Gabriel) olduğunu söylemişti. Sonra da arkadaşım "şu Lamb'ten Gabriel'i indirsene" deyince... "aha" dedim, "yolculuk vakti geldi".

Cebrail ile Azrail arasındaki farkı bilmeyen ben, bu işaretleri böyle yorumlamıştım doğal olarak. İşin ilginç yani, Cebrail'in kim, ne (nasıl tasvir edilir ki) olduğunu öğrenince ortaya çıktı.

Boş Bilgi: Cebrail İslam dininde dört büyük melekten biri. Görevi peygamberlere vahiy getirmektir.

Lan, yoksa?

Ehehe.

26 Kasım 2007 Pazartesi

Veda

I'll see you soon child, soon.

Sarfoş'tan sarfoşa tavsiyeler



- Dünya senin değil. Bu yüzden istediğin her şeyi yapamazsın.
- Uçamazsın.
- Sesin güzel değil. Valla bak.
- Politika hakkında aslında bir şey bilmiyorsun, biliyor taklidi yapma. Muhabbet zaten oraya geldiyse o ortamdan bir an önce uzaklaş.
- O loş yerde oturan kız güzel değil.
- Merak etme cüzdanın cebinde.
- Beşinci Tequila aslında ilki kadar sert, sen algılayamıyorsun.
- Bodyguard sana gıcık kapmıyor, sadece sarfoşlardan nefret eder olmuş.
- Kimse saçınla ilgilenmiyor, saçınla oynamayı bırak.
- Yarın görüşeceğin insana çok yalan atma, tadında bırak.
- Şaban'ın bilmem hangi filminde geçen repliği hatırlamaya çalışma, çok dert ettiysen interneti olan birisini ara.
- Eve giderken mutlaka yemek ye. "Ama abi yatmadan önce yenilen yemekler sağlıklı değil" geyiği yapma, döverim.
- Eve gidince bol su tüket, mümkünse bi' de Aspirin al.

Ha bi' de, sakın ama sakın para muhabbeti yapma.

On your own?



Bir derdin varsa, hele bir de yanlızsan odanda, shuffle'da olan WinAmp'ında aniden bu şarkı başlarsa, işte o zaman boku yemişsin demektir.

Bir sürü başlık üretilebilir, "yalnızken dinlenilmemesi gereken şarkılar", "sarhoşken dinlenilmemesi gereken şarkılar" diye. Ama güzeldir, ne kadar koysa da sana bir şarkı, ne kadar kötü şeyler hatırlatsa da. Bir etkisi vardır, hayat devam eder, anlarsın, çünkü etkilenirsin işte be. Acıların etkisi azaltmak lazım, unutmak demiyorum. Çünkü unutulmaz acılar, sadece etkileri azalır.

Boş Bilgi:

Bedshaped is a word the writer's mom uses, in referance to people when they're in bed dying, that they were "bedshaped".

23 Kasım 2007 Cuma

Cesaretin var mı aşka?

Olmaz olsun böyle film ismi. Konusu çok güzel, görüntüler mükemmel, oyuncular harika ama filmin ismi?

CNBC-e bu filmin tanıtımını yaparken "Amelie'nin gelişini müjdeleyen film" cümlesini kullanmıştı ki çok darılmıştım. Hay Amelie'niz batsın diyesim geldi ama o da fena film değil aslında. İzleyin, izlettirin efenim.

Bonus:



Frou Frou - Let Go (Garden State Soundtrack)

Yaşayan En Seksi Erkek



En büyük görevi, "en seksi erkek kimdir?" sorusunu cevaplandırmak olan People dergisi yine boş durmadı ve bu yıl da birisini seçti sevgili okurlar, Matt Damon. Dört gözle beklenen bu seçimden sonra bizler artık daha rahat uyur olduk, ne stres kaldı, ne de sıkıntı Allah sizi inandırsın.

22 Kasım 2007 Perşembe

Uykuyu düzene sokmak



Gece uyanık olup gündüz uyuyan er kişinin "normal insanlar" arasına katılmak amacıyla genellikle 36 saat uyumayarak gerçekleştirdiği eylemdir.

Bu süreçte bol kahve tüketilmesi, yatak, koltuk gibi nesnelerden mümkün mertebe uzak durulması tavsiye edilir. Düzenli aralıklarla yüzün yıkanması da sizlere yol ve elektrik olarak geri dönecektir.

(ek$isozluk entry'si gibi oldu ama du bakalım)

Blonde Redhead - Elephant Woman

Wicker Park



Troy filminin Helen'i Diana Kruger ve bildiğimiz Josh Hartnett'ın başrolunde oldukları 2004 yapımı bu filmin asıl yıldızı Rose Byrne'dir bence. Klasik bir aşk hikayesinden çok "kaybettiklerimizi geri kazanma" teması üzerine kurulmuştur. Muhteşem kurgusu, sürükleyici anlatımı ile izlenmesi gereken filmlerdendir Wicker Park.

Cennetin Anahtarı



"'I've got the key to the gates of paradise, but I've got too many legs."
- Jeff Murdock (Coupling)

Hocam ne oldu bizim Prison Break'e?



Tam da "3. sezonda batırdılar abi" diyenlere nazire yaparcasına güzelleşmeye başlarken ara verildi diziye. Sebep A.B.D.'deki dizi senaristlerinin greviymiş, bu yüzden ocak ayına kadar yayını durdurulmuş dizinin, bakkal Hüseyin'in yalancısıyım.

Imagine

John Lennon'un bu güzide şarkısı niceleri tarafından yorumlanmıştır amma ve lakin kimse Eva Cassidy kadar bu işi laikiyle yapamamıştır, hatta John Lennon'un kendisi bile. (Oha!)

Garden State




Aslında eski sayılacak bir filmdir Garden State (2004). Filmin başrol oyuncuları Scrubs dizinden tanıdığımız Zach Braff ve dünyalar güzeli Natalie Portman'dır. "Annesini kaybeden Adrew Largeman (Zach Braff) cenaze töreni için doğduğu kasabaya döner ve tesadüfen ilginç(!) kız Sam (Natalie Portman) ile tanışır ve olaylar gelişir..." şeklinde özetlenebilecek bir hikayesi vardır lakin filmi tanıtmak için salt bu sözleri sarfetmek evimin sınırları içerisinde hakaret olarak kabul edilir, bilgilerinize.
Özellikle erkeklerin hoşuna gidecek bir film denilebilir, nitekim Natalie Portman karaterini "erkeklerin hayalini süsleyen komik, zeki ve güzel bir kız" diye tanımlamıştır. Fakat yine de yapmacık gelmedi bana Sam karakteri, belki öyle gelmesine izin vermediğimdendir, bilinmez.
Beklenmedik bir zamanda, beklenmedik bir etki yaratan filme saygılarımla.